Sanatçılar ve Kedileri
AI WEIWEI
Çağdaş sanatçı Ai Weiwei’nin kendi tasarladığı Beijing’deki stüdyosu aynı zamanda kırkı aşkın kedisine de ev sahipliği yapıyor. Kendi dediğine göre, kedilerinden biri kapıları nasıl açacağını bile öğrenmiş. Bu da sanatçının öncü ve özgürleştirici çalışmaları için iyi bir metafor olabilir. Sansüre karşı devam eden mücadelelerine rağmen, sanatçının kedileri ona bir miktar teselli sunuyor gibi görünüyor. Ai Weiwei’nin sosyal medyasına göz atarsanız çoğunlukla kedilerinin fotoğraflarını paylaştığını görebilirsiniz.
ALBERT DUBOUT
Fransız illüstratör Dubout, birçoğu kedi temalı olan ve kendi evcil hayvanlarının da maceralarına dayanan ironik karikatürleriyle tanınıyordu. Kedilerini arsız ve şakacı olarak tasvir ederdi. Çizimlerinde kedileri yaramaz olsa dahi her zaman sofistike bir etki yayıyordu.
FRIDA KAHLO
Ünlü sanatçı, “Mavi Ev” olarak bilinen evinde maymunlar, bir geyik, kuşlar, köpekler ve kediler olmak üzere birçok hayvan besliyordu. Bu çeşitli ve birbirinden farklı ilham perileri özgürce dolaşıyor, sanatçının onlarca resminde koruyucu semboller olarak boy gösteriyordu.
GUSTAVE KLIMT
Avusturyalı sembolist Klimt’in stüdyosu her zaman kadın ve kediyle dolu olurdu. Özenle şekillendirilmiş ilham perilerinin şehvetli ve gösterişli resimleri, kedigillere olan sevgisini gölgede bırakmadı. Kedilerinden birinin adı, Almancada “kedi” anlamına gelen “Katze” idi. Friederike Maria Beer- Monti adlı favori modellerinden biri, sanatçıyı “hayvan benzeri” olarak tarif ederdi.
HENRI MATISSE
Resim sanatının yerleşik kurallarını yıkan ve modernitenin şekillenmesine yardımcı olan sanatçının, başına buyrukluğuyla bilinen kedilere düşkünlüğü anlaşılabilir. Çağdaşları, onun renk ve biçimlerdeki sadeliğini pek benimsemediler ancak sanatçının çalışmaları günümüzde ilgiyle karşılanıyor. Matisse’in etkileyici kadın figürleri özgüvenli ve gösterişten uzakken, kendi kaderini tayin eden, güçlü bir etki sunuyor. “Kara Kedili Kız” adlı eserinde kedi, merkezdedir. Sanatçının yaşadığı müddetçe birçok kediye ev sahipliği yaptığı biliniyor.
MARGARET BOURKE-WHITE
Öncü belgesel fotoğrafçısı, ilk kadın savaş muhabiri ve “Life”ın ömür boyu kadrolu ilk foto muhabirlerinden biriydi. Çığır açan birçokları gibi o da kedi meraklısıydı ve yıllar boyunca sık sık evcil hayvanlarıyla fotoğraf verdi.
PABLO PICASSO
Picasso, her ne kadar resmettiği vahşet ve tutku sahneleriyle övülse de şefkat dolu biri olduğu hayvanlar sayesinde ortaya çıktı. 20. yüzyılda ustanın sanatının bir parçası olan kediler, onun olağanüstü kariyeri boyunca en az tutkuyla resmettiği kadınlar kadar öne çıkıyordu. Paris’te yaşadığı yıllarda genç ressam, sokakta miyavlarken bulduğu ve “Minou” (FR: Kedicik) adını verdiği siyam kedisi ile dost oldu. Seneler sonra, yetmişli yaşlarında Fransa’da, kucağında bir tekir kediyle, Fovist ressam Carlos Nadal tarafından fotoğraflandı.
ROMARE BEARDEN
Öncü sanatçı, kolaj ustası ve kedi aşığı Bearden, “Gippo” adındaki kedisine deli oluyordu. Bu çizgili kedi oldukça yakışıklıydı ve sahibiyle çektireceği hiçbir fotoğrafı kaçırmazdı. Bearden bir röportajında şöyle diyordu:
“Gippo’yu bir ormanda, odunların arasında buldum. İlk dönemler içinde vahşi ve küçük bir kedi vardı, biraz zaman alsa da büyüdükçe onu ehlileştirdim. Şimdi mutlu. Stüdyom sanki onun.”
SALVADOR DALI
Hiçbir zaman kurallara göre oynamaktan ya da bizlerin yaptığı gibi uygun davranışları takip etmekten memnun olmayan eksantrik sürrealist ressam Dali, Kolombiyalı oseloyu (Amerika’ya özgü küçük, siyah, benekli vahşi kedi) evcil hayvan olarak besledi. Her ne kadar evcil bir kediye benzese de bu tür, son derece amansız bir savaşçı olarak bilinir. Dali’nin bu değerli oselosunun adı “Babou” idi. Babou, sanatçının kendisine sunduğu lüks Fransa gemi seyahatleri, mücevherli tasmalar, kaliteli yemekler ve Eyfel Kulesi’nin tepesinde gezmek gibi birçok imkânın tadını çıkararak yaşadı. Babou en çok kapalı televizyonun önünde uyumayı severdi. Dali’nin İspanya’daki evinde ise zeytin ağaçlarının altında uyumayı tercih ederdi.