Sanat Dünyasının En Gizemli Eseri: Mona Lisa
La Gioconda olarak da bilinen Mona Lisa, Francesco Del Giocondo’nun karısıdır. Ahşap üzerine yağlı boya ile yapılmış olan tablonun boyu 77.53 cm’dir ve sahibi Fransa Hükümeti’dir. Bilindiği üzere Fransa’daki Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Dağlık bir manzaranın önünde oturan bu hayalperest kadın figürü, Leonardo’nun yumuşak, yoğun gölgeli modellemelerden oluşan sfumato tekniğinin dikkate değer bir örneğidir. Eserde Mona Lisa hem çekici hem de mesafeli görünen esrarengiz bir ifadeye sahiptir. Onu dünya çapında bu kadar ünlendiren de şüphesiz, bu ifadesidir.
Tablo, İtalyanca’da ‘’gioconda’’ kelimesinin çağrıştırdığı mutluluk fikrinin adeta görsel bir temsilidir. Leonardo, bu mutluluk kavramını portrenin ana motifi haline getirmiştir. Mona Lisa’nın arkasındaki peyzajın da eserde etkisi vardır. Figürün göğsüyle aynı hizada olan kısım sıcak renklerdedir. Bununla birlikte, dolambaçlı bir yol ve bir köprü göze çarpar.
Resim, figürü hayali bir manzara önünde tasvir eden ilk portreler arasındadır ve Leonardo hava perspektifini kullanan ilk ressamlardan biridir. Esrarengiz kadın, her iki yanında koyu renkli sütun kaideleri bulunan açık bir sundurma gibi görünen bir yerde otururken tasvir edilmektedir. Arkasında geniş bir manzara buzlu dağlara doğru uzanmaktadır. Dolambaçlı yollar ve uzaktaki köprü, insan varlığının ufak izlerini yansıtmaktadır. Kadının saçlarının ve kıyafetinin sfumato tekniği ile yaratılan kıvrımları, arkasındaki hayali vadilere ve nehirlere adeta yansımaktadır. Bulanık hatlar, zarif figür, dramatik ışık, kontrastlar ve sakinlik hissi Da Vinci’nin tarzının karakteristik özellikleridir. Da Vinci’nin model ve manzara arasında elde ettiği etkileyici sentez nedeniyle, Mona Lisa’nın gerçek bir kadından çok bir ideali temsil ettiği düşünülür ve bu nedenle geleneksel bir portre olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışılır.
Rönesans’ta sanat, bilim ve hayata dair hakikat demektir. Leonardo Da Vinci önemli bir Rönesans sanatçısıydı çünkü onda sanatçı ve bilim adamının bilgeliği ile şair ve ustalık da bir aradaydı.
Mona Lisa’da, doğanın yaratımı olan birey, aynı zamanda türü de temsil eder: Portre, toplumsal sınırlamaların ötesine geçerek evrensel bir anlam kazanır. Leonardo, Mona Lisa’sıyla seleflerininkinden daha anıtsal, daha canlı, daha somut ve şiirsel, yeni bir formül yaratmıştır. Ondan önceki portrelerde gizem yoktu; sanatçılar ruh olmadan sadece dış görünüşleri temsil eder ya da ruhu gösteriyorlarsa onu jestlerle, sembolik nesnelerle ya da yazılarda ifade etmeye çalışıyorlardı. Mona Lisa ise tek başına yaşayan bir muammadır. Ruh oradadır ama erişilemez.
Bu Başyapıt Hakkında Bilmeniz Gereken 10 Gerçek
1. I. François, XIV. Louis ve Napolyon ile yaşadı.
Da Vinci, başyapıtı üzerinde çalışmaya İtalya’da başladı ancak Kral I. François’nın isteği üzerine Fransa’ya taşınana kadar eserini bitiremedi. Fransız kralı tabloyu, Fontainbleau Sarayı’nda asırlarca sergiledi. Ardından XIV. Louis tabloyu Versailles Sarayı’na taşıdı. 19. yüzyıl başında Napolyon Bonapart ise tabloyu yatak odasında tutuyordu.
2. Bazı tarihçiler Mona Lisa’nın, sanatçının otoportresi olduğuna inanıyor.
Da Vinci, 1519’da öldü ve bir Fransız kalesine gömüldü. İtalya Kültürel Miras Komitesi bir soruşturma yürüterek, sanatçının kafatasını çıkarmayı planlıyor. CGI tarzı teknolojiyi kullanarak Leonardo’nun yüzünü yeniden inşa etmeyi amaçlıyorlar. Bakalım Mona Lisa’ya benzeyecek mi?
3. Paris’teki Louvre Müzesi’nde kendi odası var.
2003 yılında Louvre’u yenileme çalışmalarının ardından, tablonun kendi odası oldu. Cam tavan doğal ışığın içeri girmesini sağlarken kırılmaz cam vitrin sıcaklığını korumakta, küçük spot ışığı, sanatçının orijinal boyalarının gerçek renklerini ortaya çıkarmaktadır.
4. Bu bir tablo ama bir tuval değil.
Da Vinci’nin ünlü eseri kavak ağacından yapılmış bir tahta üzerine boyanmıştır. Tuval, 14. yüzyıldan beri mevcuttu ancak birçok Rönesans ustası, sanat eserlerinin temeli olarak ahşabı tercih ettiler.
5. Jackie Kennedy onu davet etti.
Fransız yetkililer tabloyu yıllar boyunca gözlerinin önünden ayırmadılar ancak Jackie Kennedy, tablonun Amerika’yı ziyaret edip edemeyeceğini sorduğunda Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle olumlu yanıt verdi. Böylece Mona Lisa, Washington’daki Ulusal Sanat Galerisi’nde ve ardından da New York’taki Metropolitan Müze’sinde sergilendi.
6. Bir hırsız onu meşhur etti.
Tablo her ne kadar sanat dünyasında daima kabul görmüş olsa da 1911 yazında çalınana kadar halkın dikkatini çekmedi. Gazeteler bu hırsızlığın hikayesini dünya çapında yaydı. Tablo nihayet, iki sene sonra Louvre’a geri döndüğünde neredeyse tüm dünya onu alkışlıyordu.
7. Picasso hırsızlık şüphesi altındaydı.
Soruşturma sırasında jandarmalar, Pablo Picasso gibi ünlü sanatçıları hırsızlıkla ilgili sorgulayacak kadar ileri gitti. Bir zamanlar tablonun yakılması gerektiğini söyleyen şair Guillaume Apollinaire’i kısa süreliğine tutukladılar. Şüphelerin asılsız olduğu ortaya çıktı.
8. Hayran mektupları alıyor.
Tablonun Louvre’a ilk geldiği 1815 yılından bu yana Mona Lisa, hayranlarından çok sayıda aşk mektubu ve çiçek aldı. Hatta kendi posta kutusu bile var.
9. Herkes hayran değil.
Çeşitli vandallar, ünlü esere zarar vermeye çalıştı. 1956 yılı, özellikle kötü bir yıldı. Yapılan iki saldırının birinde bir kişi tabloya asit, diğerindeyse taş attı. Hasar hafif olsa da yine de fark ediliyor. Kurşun geçirmez camın eklenmesi, 1974’te sprey boyayla ve 2009’da kahve fincanıyla yapılan saldırılarda tabloyu korudu.
10. Alınamaz veya satılamaz.
Paha biçilemez olan tablo, Fransız kanunlarına göre alınıp satılamaz. Louvre koleksiyonunun bir parçası olan “Mona Lisa”, anlaşmaya göre halka ve onların kalplerine aittir.