Pablo Picasso Hakkında Bilinmesi Gereken 5 Şey
Picasso, dünyanın en tanınmış sanatçılarından biri olabilir. Peki, onun hakkındaki bu beş gerçeği biliyor muydunuz?
Büyük Bir Hayvan Severdi
Pablo Picasso’nun çevresinde her zaman -insanlara duyduğu şüpheden muaf olan- hayvanlar olurdu. Babası güvercin yetiştiricisiydi ve ona güvercinlerin nasıl boyanacağını öğretti. Sanatçının kuşlara olan düşkünlüğü ileriki yaşamında da devam etti. ‘’Barış Güvercini’’ adlı çizimi, 1949’daki Uluslararası Barış Konferansı’nın amblemi olarak seçildi. Bununla birlikte ikinci kızına İspanyolca ‘’güvercin’’ anlamına gelen ‘’Paloma’’ adını verdi
Eserlerinde zaman zaman yer verdiği köpekler, hayatı boyunca Picasso’ya yoldaş oldular. Aralarında Teriyer, Kaniş, Boxer, Alman Çoban Köpeği ve Afgan Tazısı’nın bulunduğu pek çok türden köpeği vardı. Evcil köpekleri arasında en çok bilineni Lump’tur. Sanatçı ile köpek arasındaki ilişki bir aşk ilişkisi olarak tanımlandı ve Lump, Picasso’nun bazı tablolarında yer aldı. Sanatçının 1973’teki ölümünden bir hafta öncesine kadar Picasso’yla yaşadı.
İlk Retrospektif Sergisinin Küratörlüğünü Yaptı
1930’lu yılların başında, yaşayan sanatçıların retrospektif sergi yapması alışıldık bir durum değildi. Bir sanatçının kendi küratörlüğünü yapması ise neredeyse duyulmamıştı. 1932’de Picasso, Paris’teki Galeries Georges Petit’de kariyerine dair ilk kişisel sergisini düzenledi. Matisse, bir yıl önce orada sergi yapmıştı ve Picasso, kahramanı ve aynı zamanda rakibinden daha iyisini yapmak istiyordu.
Picasso galerideki eserlerini bizzat düzenledi. Tüm eserlerinin eşit önem ve değerde olduğunu belirtircesine, kariyeri boyunca ürettiği eserleri tarih göstermeden ve kronolojik sıraya göre asmadan seçti.
Eylül ayında retrospektif, Kunsthaus Zürich’e gitti ve burada psikanalist Carl Gustav Jung tarafından görüldü. Sergiyle ilgili sert bir eleştiri yayınlayan Jung, Picasso’nun şizofren olduğunu çünkü resimlerinin duyguya yabancılaşmayı gözler önüne serdiğini ima etti. Böylece sergi daha çok duyuldu ancak ticari olarak başarılı olamadı.
Yaşarken Ünlü Oldu
Picasso’nun 1932’deki retrospektif sergisi sırasında, eleştirmenler onun geleceğin değil geçmişin sanatçısı olup olmadığını açıkça tartışıyordu. Her iki durumda da 50 yaşındaki Picasso önemli bir sanatçıydı ve Paul Klee onu bugünün ressamı olarak adlandırıyordu. Sanatçı aynı yıl Larousse Ansiklopedisi’nin yeni baskısına girdi.
1930’ların başında, dünyanın büyük bir kısmının Büyük Buhran’dan muzdarip olduğu bir dönemde Picasso, pahalı zevklerinden vazgeçmedi. Savile Row’da özel dikilmiş pahalı takım elbisesiyle, şoförlü arabasının arkasında dinlenirken görülüyordu.
Hızlı Bir Ressamdı
‘’Kırmızı Koltuktaki Çıplak Kadın’’ Picasso’nun 1932 yazında yaptığı birkaç büyük ölçekli tablodan biridir. Bu, metresi Marie- Therese Walter’in Boisgeloup’taki taşrada yaptığı bir dizi portreden biridir.
Sanatçı, hiçbir eskiz yapmadı. Çizimleri ve renkleri içinden geldiği gibi seçti. Tablo neredeyse tek bir seansta yapıldı. Picasso tuvalin arkasına tam tarihi yazmış, bu da tablonun bir günde boyandığını düşünmemizi sağlıyor. Yine de bunun doğru olup olmadığını bilmek mümkün değil.
Bir Ressamdan Daha Fazlasıydı
Picasso kariyeri boyunca heykelle uğraştı ancak bu yönü uzun süre bilinmedi. 1930’da Paris’in kırk mil dışında Boisgeloup’ta bir ev satın aldı. Şehir yaşamının dikkat dağıtıcı unsurlarından uzakta, heykel çalışmalarına devam etti. Kullanılmayan ahır, aynı zamanda baskı deneyleri yaptığı özel bir stüdyo haline geldi.
Picasso aynı zamanda bir yazardı. Bale Geçit Töreni’nde sanatçı ve yazar Jean Cocteau, besteci Erik Satie ve Ballet Russes’ün kurucusu Sergei Diaghilev ile iş birliği yaptı. Ayrıca iki sürrealist oyun yazdı.
Picasso, Guillaume Apollinaire ve Gertrude Stein dahil olmak üzere Paris’teki birçok edebiyatçıyla ilişkilendirildi.