
Newsletter Subscribe
Enter your email address below and subscribe to our newsletter
Klasisizm nedir sorusuna cevap ararken, klasisizm akımının 17. yüzyılın sonu ve 18. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış olan ve Antik Yunan ve Roma sanatının model olarak alındığı bir sanat akımı olduğu görülmektedir. Söz konusu akım, özellikle Barok ve Rokoko’nun aşırı süslemeciliğine karşı bir tepki olarak gelişmiş ve akımın temelinde akılcılık, düzen, denge, sadelik ve simetri yer almaktadır.
Klasisizm akımı nedir? şeklindeki sorulara, diğer bir ifadeyle, sanatta uyumu, ideal güzelliği ve mükemmellik arayışını öne çıkaran sanat akımıdır cevabı verilebilmektedir. Bu akımla birlikte sanatçılar, insan doğasını akıl ve mantık çerçevesinde ele almakta ve eserlerinde ölçülü ve kusursuz kompozisyonlar yaratmaya özen göstermektedirler.
Klasisizm özellikleri sadece resimde değil, edebiyat, heykel ve mimaride de etkili olmaktadır. Özellikle edebiyat alanında Fransız yazarlar Jean Racine, Molière ve Pierre Corneille gibi isimler bu akıma bağlı eserler oluşturmuştur.
Klasisizm, Avrupa’da, özellikle Fransa’da, Barok ve Rokoko’nun abartılı tarzına karşı yönelen bir tepki olarak doğmuştur. Söz konusu dönem, Batı Avrupa’da Rönesans’ın ardından özellikle akılcılığın ön plana çıktığı bir dönemdir ve insan aklının doğa ile uyum içinde hareket etmesi gerektiğine dair bir düşünce yapısının yaygınlaşmasına odaklanmıştır. Özellikle Fransa’da, Kral XIV. Louis’nin himayesi altında gelişen klasisizm, doğaya dayalı akılcı bir estetik anlayışını gözler önüne sermiştir. Daha sonra, Fransız Akademisi’nin de desteğiyle sanatta düzen ve uyum arayışı önem kazanmış ve eski Yunan ve Roma sanatına duyulan hayranlık artmıştır.
Klasisizm akımının öncüsü, Fransız şair Nicolas Boileau-Despréaux olarak kabul edilmektedir. Boileau, klasik edebiyatın kurallarını belirleyerek bu akımın önemli temsilcilerinden biri haline gelmiş ve en bilinen eseri “Şiir Sanatı” (1674) ile klasisizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur.
Eski Yunan ve Roma mitolojisinden ilham alan klasik akım, kendini edebiyatta 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren göstermiştir. Bu akımda mükemmeliyetçilik ön planda tutulmuş, konuya kıyasla anlatım daha çok ön planda tutulmuş ve anadilin en güzel şekilde kullanılması amaçlanmıştır. “Sanat, sanat içindir” anlayışının benimsendiği bu akımda sanatçılar, eserlerinde kendi kimliklerini gizlemeyi tercih etmişlerdir.
Eserlerde, kalıcı ve evrensel karakterler yaratılırken fiziksel ve toplumsal çevreye fazla önem verilmemiş, çünkü bu unsurların değişken olduğu vurgulanmıştır. Kullanılan dil, toplumun seçkin kesimlerinin dili olarak belirlenmiş ve anlatım ise süssüz ve sade bir biçimde yapılmıştır. Dünya edebiyatında klasisizmin önde gelen isimleri arasında ise Montaigne, La Fontaine, Racine, Corneille, Molière, Boileau, Fenelon, Madame de la Fayette, La Bruyère ve Bossuet gibi sanatçılar yer almaktadır.
Tiyatroda Klasisizm, trajedi ve komediyi kesin çizgilerle ayırarak karakterlerin davranışlarını akıl ve mantık çerçevesinde işlemeye odaklanmıştır. Klasisist tiyatroda dramatik yapı Aristo’nun “Üç Birlik Kuralı” (zaman, yer ve olay birliği) ile belirlenmekte ve bu kurallar, olayın tek bir gün içinde, tek bir mekanda ve tek bir ana olay etrafında gelişmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla bu sayede izleyicinin, olayın akışına daha kolay odaklanması sağlanmaktadır. Klasisizmde trajedinin hakim olduğu karakterler genellikle soylu ya da kral gibi yüksek tabakadan kişilerden, komedi ise halktan karakterlerden ibaret olmaktadır. Trajedilerde soyluluk, karakterlerin yüksek erdem anlayışı ile birleşmiş, ancak trajik kusurlar nedeniyle sonunda karakterler genellikle trajik bir sona ulaşmıştır.
Klasisizm sanatçıları, eserlerinde mükemmelliği ve ideal insan formunu öne çıkarmışlardır. Diğer bir ifadeyle sanatı, doğrudan gözlemle değil, ideal bir güzellik anlayışıyla, nesneleri olması gereken en kusursuz haliyle betimlemeye odaklanmıştırlar. Bu doğrultuda, figürler dengeli ve simetrik kompozisyonlarla düzenlenmiş, abartılı jest ve mimiklerden kaçınılmıştır. Klasisizmde, sanat, sanat içindir anlayışını benimseyen sanatçılar kendi kişisel duygularını ve yorumlarını eserlerine katmaktan kaçınmıştır. Bunun yerine, evrensel doğruları ve insani değerleri ön plana çıkarmışlardır. Özellikle portrelerde yüz ifadeleri sakin, ciddi ve düşünceli bir şekilde işlenmiştir.
Klasisizm akımının farklı sanat dallarında öne çıkan birçok önemli temsilcisi vardır. Örneğin, edebiyat ve tiyatro alanında klasisizm temsilcileri aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:
Klasisizm akımının resim ve heykel alanındaki önemli isimleri ise aşağıdaki şekilde gösterilebilir:
Resim sanatındaki Klasisizm akımının öne çıkan eserleri, genellikle antik tarih ve mitolojiden esinlenmiş, idealize edilmiş figürlerle, düzenli kompozisyon ve simetriye odaklanan çalışmalardır. Örneğin, Jacques-Louis David tarafından yapılmış Horatius Kardeşlerin Yemini (Oath of the Horatii) isimli eser, Roma’da bir antik hikayeyi tasvir eder ve vatanseverlik, cesaret gibi klasisist temaları işler. Simetri, düzenli kompozisyon ve dramatik ışık kullanımı ile Klasisizmin en ünlü örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sanatçının Marat’ın Ölümü isimli eseri ise Fransız Devrimi sırasında öldürülen devrimci lider Jean-Paul Marat’ın ölüm anını yansıtmakta ve duygusal kontrol ve idealize edilmiş figür yapısıyla dikkat çekmektedir. Bu eserde Marat, sade bir kompozisyonla kutsal bir figür gibi sunulmuştur.
Fransız ressam Nicolas Poussin’in Et in Arcadia Ego eseri ise, pastoral bir sahne içinde ölümün kaçınılmazlığını sorgulayan bir grup çobanın hikayesini anlatmaktadır. Bu eserde Mitolojik ve pastoral temalar, düzenli bir kompozisyonla birleştirilmiştir.
Türk edebiyatında Klasisizm, Avrupa’daki gibi büyük bir akım haline gelmemiş olsa da, Tanzimat dönemiyle birlikte bu akımdan etkilenmiş bazı yazarlar da görülmektedir. Bu dönemde, Batı edebiyatının etkisiyle birlikte Klasisizm ve diğer edebi akımlar Türk edebiyatına girmeye başlamış ve klasisizm türk temsilcileri onu çeşitli açılardan şekillendirmiştir.
Örneğin, Şinasi Türk edebiyatında Klasisizm’in ilk izlerini taşıyan yazar olarak kabul edilir. Fransız edebiyatından etkilenerek yazdığı Şair Evlenmesi adlı eseri, Türk tiyatrosunun ilk örneğidir ve akılcılık, ahlak gibi klasik temaları işlemektedir. Ahmet Vefik Paşa ise Fransız edebiyatının klasik eserlerini Türkçeye çevirerek Türk okuyucusuna tanıtan önemli bir isimdir. Molière’in komedyalarını Türkçeye çevirip sahneleyerek Klasisizm’in Türk tiyatrosunda tanınmasını sağlamıştır.