Beykoz Cam ve Billur Müzesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

beykoz cam ve billur müzesi

Beykoz Cam ve Billur Müzesi, ismini Osmanlı döneminde bu bölgede kurulan ve dönemin en önemli cam üretim tesislerinden biri olan Beykoz Cam ve Billurât Fabrika-i Hümâyûnu’ndan almaktadır. Yaklaşık 360 dönümlük bir alanda yer alan cam müzesi tarihi binası, Sultan Abdülaziz tarafından paşa unvanı verilen ve vezirlik makamına yükselen Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın kapı kethüdası Abraham Paşa tarafından inşa edilmiştir.

1837 yılında İstanbul’da doğan Abraham Paşa, Paris’te Collège Sainte-Barbe’da eğitim görmüş ve Türkçe, Fransızca, İtalyanca ile Ermenice dillerine hakim olmuştur. Çeşitli devlet görevlerinde bulunarak, İstanbul’un sosyal hayatında etkileyici kişiliğiyle de döneminde fazlaca tanınmıştır. Abraham Paşa’nın yaptırdığı yapılardan biri olan ahır binası, Millî Saraylar Başkanlığı tarafından restore edilip günümüzde cam ve billur müzesi haline getirilmiştir.

19. yüzyıl mimarisinin karakteristik özelliklerini barındıran cam ve billur müzesi, avluyu çevreleyen ve modüler bir düzenle inşa edilmiş U planlı bir tasarıma sahiptir. Cephelerinde yuvarlak kemerli açıklıklarla hareket kazandırılan bina, taş örgü sistemi ve ihtişamlı mimarisiyle özgün bir müze ortamı sunmaktadır. Tematik olarak düzenlenen müze, 12 farklı bölümde Türk cam sanatının evrimini ve Avrupa camlarının örneklerini sergilemektedir. Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı cam müzesi olması nedeniyle de önemli bir kültürel mirası temsil etmektedir.

IVA Sanat olarak diğer ünlü müzeler hakkında yazmış olduğumuz yazıları kumak için sayfamıza göz atabilirsiniz.

Beykoz Cam ve Billur Müzesi’nin Tarihi

Osmanlı döneminde Beykoz’da faaliyet gösteren Cam ve Billurât Fabrika-i Hümâyûnu, mineli, altın işlemeli, farklı renklerde ve saydamlıkta camların yanı sıra opal camlar ve çeşmi bülbül üretimiyle de tanınmıştır. Arşiv kaynaklarına göre, fabrikanın yapımının 1837 yılından önce başladığı ve Sultan II. Mahmud döneminde temellerinin atıldığı, inşaatın ise Sultan Abdülmecid döneminde tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Osmanlı’nın cam üretim merkezi olarak bilinen Beykoz’da üretilen bu eserler, saraylar ve önemli binalar için özel olarak hazırlanmıştır. Geleneksel cam işçiliğini koruma ve sonraki nesillere aktarma amacı taşıyan müze, ayrıca bu sanatın tarihine ışık tutmak için kurulmuştur. Daha sonraki aşamalarda yapılan restorasyon çalışmalarında yapının tarihi özellikleri korunmuş, modern bir sergileme anlayışıyla desteklenmiştir. Müze, sadece cam ürünlerini sergilemekle kalmayıp, ziyaretçilere bu sanatın üretim sürecini gözlemleyebilecekleri ve deneyimleyebilecekleri etkileşimli bir ortam sunmayı da hedeflemektedir.

Beykoz Cam ve Billur Müzesi Nerede?

Cam müzesi İstanbul ilinin Anadolu Yakası’nda, yeşillikler içinde yer alan Beykoz ilçesinde bulunmaktadır. Dolayısıyla söz konusu müze, şehrin karmaşasından uzaklaşmak ve sakin bir atmosferde kültürel bir yolculuk yapmak isteyenler için ideal bir mekandır. İstanbul’un çeşitli noktalarından müzeye ulaşım ise oldukça kolaydır. Özellikle toplu taşıma araçlarını kullanarak veya özel araçla Boğaziçi Köprüsü üzerinden kısa sürede cam atölyesi Beykoz ilçesine varabilirsiniz.

Müzenin tam adresi ise aşağıdaki şekildedir:

Merkez, Mehmet Yavuz Cd. No:115, 34820 Beykoz/İstanbul, Türkiye

Beykoz Cam ve Biller Müzesi’ndeki Popüler Eserler

Müzenin cam sanatının uzun ve zahmetli yolculuğunu gözler önüne seren ilk bölümde, cam üretiminde kullanılan temel malzemeler, kalıplar, üfleme araçları ve renklendirici maddeler sergilenmektedir. Bu bölümde ayrıca, Sultan III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmed’in 1582 yılındaki sünnet şenliğini betimleyen Surname-i Hümayun adlı eserden bir minyatür de bulunmaktadır. Söz konusu minyatürde, cam ustalarının fırın başında çalışma anları resmedilmiştir.

Ayrıca, erken dönem Türk camlarının yer aldığı salonda, kadeh biçimindeki Memlük kandili özellikle dikkat çekmektedir. Dünyada eşi bulunmayan bu eser, Osmanlı padişahlarının batıya karşı kazandığı zaferlerin ardından Memlük sultanları tarafından gönderilen hediyelerden biridir. Bu özel kandil, 14. yüzyılda Gelibolu’nun fethini kutlamak için Memlük hükümdarı Nasureddin Hasan ibn Muhammed tarafından Orhan Gazi’ye sunulan değerli hediyeler arasında yer almaktadır.

Osmanlı’nın erken ve klasik dönemlerine ait cam eserler ise müzede oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu eserler arasında, tek bir lale için özel olarak tasarlanmış laledanlar, gül suyu muhafaza ve sunumu için kullanılan gülabdanlar ile askeri malzeme olarak değerlendirilen cam humbaralar, sergi alanlarında dikkat çeken objelerdendir.

İlaveten, geleneksel Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde önemli bir yere sahip olan revzenler için de ayrı bir sergi alanı oluşturulmuştur. Zengin renk çeşitliliği ve mekânlara kattığı estetik değerle öne çıkan bu eserler, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar uzanan geniş bir döneme ışık tutan örnekleriyle ziyaretçilere sunulmaktadır.

Beykoz Cam ve Billur Müzesi’nde Yapılacaklar

Müze, ziyaretçilere sadece sergileri gezmekle kalmayıp, daha kapsamlı bir deneyim yaşama imkanı da sunmaktadır. Örneğin, katılımcılar, cam işçiliği atölyelerine dahil olarak kendi cam eşyalarını tasarlayabilir, bunun yanı sıra, düzenlenen sanat etkinlikleri ve rehberli sergi turlarına, cam sanatını daha ayrıntılı bir şekilde keşfetmek için katılabilirler. Müze mağazasında sunulan hediyelik ürünler ise bu sanatı kendi yaşam alanlarına taşımak isteyenler için bir diğer alternatiftir.

Öte yandan, müze binasının iç mekan tasarımı ve sergilenen koleksiyonun çarpıcılığı kadar, binayı çevreleyen bahçe de dikkat çekmektedir. Bahçe, hem tarihi önemi hem de barındırdığı zengin bitki çeşitliliği ile kendine has büyüleyici bir atmosfere sahiptir. Abraham Paşa’nın özel çabalarıyla, Osmanlı topraklarında bulunmayan bitki ve ağaç türlerinin buraya getirilmesi sonucunda oluşturulan bu bahçede, 117 farklı ağaç türü bulunmaktadır. Yeşilin her tonunu barındıran bu doğal alan, Beykoz Cam ve Billur Müzesi’ne tarihi bir botanik bahçe kimliği de kazandırmaktadır.

Benzer Makaleler