Madrid Prado Müzesi Görülmesi Gereken Eserler

prado müzesi görmeniz gereken eserler

Madrid’in merkezinde yer alan Museo Nacional del Prado, İspanya’nın en önemli ulusal sanat müzelerinden biridir. Prado müzesi, 12. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar uzanan Avrupa sanatına ve İspanyol sanatının en seçkin örneklerine dayalı zengin koleksiyonlara sahiptir. Kökeni eski İspanyol kraliyet koleksiyonlarına dayanan Madrid müze binası, 1819 yılında resim ve heykel müzesi olarak kurulmuş, zamanla farklı sanat türlerine ait önemli eserleri de bünyesine katmıştır. Koleksiyonda özellikle Francisco Goya, Hieronymus Bosch, El Greco, Peter Paul Rubens, Titian ve Diego Velázquez gibi sanatçıların eserleri öne çıkmaktadır. 

Koleksiyonda şu anda yaklaşık 8 bin 200 çizim, 7 bin 600 resim, 4 bin 800 baskı ve bin heykelin yanı sıra çok sayıda sanat eseri ve tarihi belge de yer almaktadır. Dolayısıyla, IVA Sanat olarak hazırladığımız bu yazıda, müzenin bünyesinde bulunan önemli eserlere ışık tutmayı hedeflemekteyiz. 

Hieronymus Bosch, “Garden of Earthly Delights” (Dünyevi Zevkler Bahçesi); 1510

Dünyevi Zevkler Bahçesi

Hieronymus Bosch’un “Dünyevi Zevkler Bahçesi” adlı eseri, sanat tarihinin en karmaşık ve simgesel eserlerinden biridir. Üç panelli bir triptik olan bu tablonun, insanlığın cennetten dünyaya ve cehenneme uzanan yolculuğunu anlattığı düşünülmektedir. Düşünürlere göre sol panel, Adem ve Havva’nın yaratılışını ve cennet bahçesindeki masumiyeti tasvir ederken, merkez panel, insanların dünyevi zevklere dalmış olduğu karmaşık bir sahne sunar. Burada özellikle erotizm, hedonizm ve çok sayıda fantastik öğe dikkat çekmektedir. Sağ panel ise cehennemi ve günahların cezalandırılmasını çarpıcı bir şekilde betimler ve karanlık, grotesk detaylar bu sahneye hâkimdir.

Titian, “The Bacchanal of the Andrians” (Andrialıların Bacchanal’ı); 1526

Andrialıların Bacchanal’ı

Titian’ın 1526 yılında tamamladığı The Bacchanal of the Andrians (Andrialıların Bacchanal’ı), Rönesans dönemi resim sanatının en etkileyici örneklerinden biridir. Resim, Yunan mitolojisinde şarap tanrısı Dionysos’a adanan bir festival sahnesini tasvir eder ve İtalya’nın Ferrara Dükü Alfonso I d’Este için sipariş edilen bir dizi eser arasında yer alır. Eser, Dionysos’un takipçilerinin şarap ve müzik eşliğinde kutlama yaptığı bir atmosferi yansıtarak canlı bir neşe ve coşku hissi uyandırır.

Francisco Goya, “Third of May 1808” (Üç Mayıs 1808); 1814

Üç Mayıs 1808

Francisco Goya’nın 1814 yılında tamamladığı Third of May 1808 (Üç Mayıs 1808), sanat tarihinde savaşın insan üzerindeki yıkıcı etkilerini çarpıcı bir şekilde betimleyen en güçlü eserlerden biridir. Resim, 1808’deki İspanyol halkının Fransız işgaline karşı başlattığı direnişi ve bu direnişi takip eden acımasız infaz sahnelerini konu alır. Goya, bu tabloyu, Napolyon’un askerlerinin Madrid’de isyana katılan İspanyolları topluca idam ettiği trajik bir geceyi ölümsüzleştirmek için yaratmıştır.

Peter Paul Rubens, “The Three Graces” (Üç Güzeller); 1635

Üç Güzeller

Peter Paul Rubens eserleri arasında yer alan söz konusu Üç Güzeller tablosu, tanrıçaları resmetmesi ile bilinir ve bu muhteşem eser Rubens eserleri arasında en bilineni olarak öne çıkmaktadır. Eserde üç tanrıça birbirlerine sarılarak bir daire oluşturmakta ve nazikçe dans ediyor gibi görünen ayaklarının konumu hareketi çağrıştırmaktadır. Ünlü sanat eleştirmenleri uzun zamandır eserin solundaki figürün sanatçının ikinci karısı Helena Fourment’ın portrelerine benzediğini belirtmektedir. Diğer iki kadın ona bakıyor ve onu karşılıyor gibi gözükmektedir. Bu anlatıyı takip edersek, eserdeki ağacın dalından sarkan giysilerin sahibinin o olduğu söylenebilir.

El Greco, “The Adoration of the Shepherds” (Çobanların Hayranlığı); 1612-1614

Çobanların Hayranlığı

El Greco sanat eseri olan The Adoration of the Shepherds (Çobanların Hayranlığı), sanatçının geç dönem eserlerinden biri olup, yoğun duygusallığı ve dramatik anlatımıyla dikkat çekmektedir. Eser, Yeni Ahit’te anlatılan, çobanların İsa’nın doğumunun ardından onu görmeye geldikleri anı tasvir eder. Bu dini sahne, El Greco’nun kendine özgü üslubuyla, uzun ve zarif figürler, canlı renkler ve mistik bir atmosferle hayat bulmaktadır. Kompozisyonun merkezinde, bir yemlikte yatan bebek İsa, göksel bir ışık kaynağı olarak sahneyi aydınlatır. Etrafında çobanlar, Meryem ve diğer figürler, derin bir hayranlık ve huzur içinde betimlenmiştir.

Diego Velázquez, “Las Meninas” (Nedimeler); 1656

Nedimeler

Diego Velázquez’in 1656 yılında tamamladığı Las Meninas (Nedimeler), sanat tarihinin en çok tartışılan ve en etkileyici eserlerinden biridir. Madrid’deki Kraliyet Sarayı’nda geçen bu karmaşık kompozisyon, dönemin İspanyol monarşisi ve Velázquez’in kendisi hakkında zengin sembolik ve sanatsal katmanlar sunar. Tablo, görünürde Velázquez’in küçük Infanta Margarita’yı ve çevresindeki nedimeleri tasvir ettiği bir sahne gibi görünse de, eserin derinliği çok daha fazlasını içerir.

Kompozisyonun merkezinde yer alan genç prenses Infanta Margarita, nedimeler, cüceler ve bir köpekle çevrilidir. Velázquez, kendisini de bu sahnenin içine dahil etmiş ve arka planda yer alan büyük bir tuvali resmederken betimlemiştir. Aynı zamanda, tabloda dikkat çeken diğer bir unsur, arka duvarda asılı bir aynada Kral IV. Felipe ve Kraliçe Mariana’nın yansımasının bulunmasıdır. Bu detay, izleyiciyi resmin içindeki bir katılımcı gibi hissettiren bir perspektif yanılsaması yaratır

Fra Angelico, “The Annunciation” (Duyuru); 1425-1426

Duyuru

Fra Angelico’nun 1425-1426 yıllarında tamamladığı The Annunciation (Duyuru), Erken Rönesans sanatının manevi derinliğini ve estetik zarafetini yansıtan bir başyapıttır. Eser, İsa’nın doğumunun müjdelendiği sahneyi tasvir eder. Başmelek Cebrail, Meryem’e yaklaşıp Tanrı’nın mesajını iletirken, kompozisyon, kutsallık ve sakinlik duygusunu izleyiciye derinden hissettirir.

Rogier van der Weyden, “Descent from the Cross” (Haçtan İniş); 1435

Haçtan İniş

Rogier van der Weyden’in söz konusu eseri, 1435-1440 yılları arasında tamamlanmış ve Kuzey Rönesansı’nın en etkileyici başyapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir. İsa’nın çarmıhtan indirilişini konu alan bu eser, hem teknik hem de duygusal açıdan son derece etkileyicidir. Eserde, İsa’nın cansız bedeni, Meryem Ana, havariler ve diğer figürlerin güçlü duygusal tepkileri eşliğinde tasvir edilir.

Madrazo y Garreta, Raimundo de, “Portrait of Josefa Manzanedo” (Josefa Manzanedo Portresi); 1875

Portrait of Josefa Manzanedo

19. yüzyıl İspanyol portre geleneğinin zarif bir örneği olan bu eserde, Josefa Manzanedo adlı kadının, dönemin aristokratik zarafetini ve sosyal statüsünü yansıtan bir şekilde betimlendiği görülür. Madrazo, figürün portresini, kadınsı zarafeti ve sofistike duruşu vurgulayarak yaratır. Josefa Manzanedo’nun giydiği dönemin modasına uygun elbisesi, ince ayrıntılarla işlenmiş ve resmin genel atmosferine zenginlik katmıştır.

Raphael, “Portrait of a Cardinal” (Kardinal Portresi); 1510-1511

Kardinal Portresi

Raphael’in 1510-1511 yıllarında yaptığı Portrait of a Cardinal (Kardinal Portresi), Rönesans portre geleneğinin öne çıkan örneklerinden biridir ve sanatçının insan yüzü üzerindeki ustalığını gözler önüne serer. Eserde, kardinalin resmi bir şekilde giyinmiş olduğu, derin kırmızı tonlarındaki elbisesi, onun yüksek sosyal statüsünü ve dini makamını simgelemektedir. Bu renklerin, portredeki zenginlik ve ciddiyetle uyumlu bir şekilde kullanılması, dönemin Rönesans aristokrasisinin estetik anlayışını da yansıtmaktadır. 

Benzer Makaleler