Fahrelnissa Zeid: Sanatçı, Öğretmen, Prenses
Fahrelnissa Zeid’in hayatı, melodramik ve trajik bir peri masalına benziyor. Fahrünnisa Şakir, İstanbul yakınlarında seçkin bir Osmanlı ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hem amcası hem de babası, askeri ve yerel yönetimde aktif olan üst düzey Osmanlı diplomatlarının yanı sıra amatör tarihçi ve fotoğrafçılardı. Babası, Osmanlı’nın Yunanistan büyükelçisi olarak görev yaptı ve çocuklarını sanat ve edebiyatla ilgilenmeleri için teşvik etti. Ailenin güzel sanatlarla uğraşması onları, Türkiye’deki Avrupa kültürüyle buluşturdu. Fahrelnissa ve kız kardeşi Aliye (daha sonra Aliye Berger), modernist ressamlar olarak büyüdüler. Erkek kardeşleri ise popüler bir yazar olarak kendinden sonra gelen kuşakları etkiledi.
Fahrelnissa’nın oğlu ve yeğeni Füreya Korel de kendisi gibi sanatçıydı.
Fahrelnissa elli yıl boyunca sanatı, ruhsal ve fiziksel keşif için bir araç olarak kullandı. Hayatının büyük bölümünde yaşadığı trajediler ve sağlık sorunları işini etkiledi. Yıllar geçtikçe sanat tarzında gelişen sanatçının eserleri, belirli eğilimlere atfedilmesi kolay olmasa da Barok, Ekspresyonist ve Fovizm unsurlarını içeriyordu. Sanatçı çalışmalarında, fiziksel ve teknik yönlerden ziyade manevi yönlere odaklanma eğilimdeydi. Çizgi, biçim ve mekandansa renge odaklanmayı tercih ediyordu.
Fahrelnissa’yı küçük yaşlardan beri resim yapmaya teşvik eden büyük ağabeyi Cevat Şakir Kabaağaçlı, Oxford Üniversitesi’nde okuduktan sonra Roma’da güzel sanatlara yöneldi. 1914’te son derece trajik bir olay yaşandı ve Cevat Şakir, babasını öldürdü. Niyeti tam belli olmasa da adam öldürme suçundan hapse mahkum edildi ve annesi ve dört kız kardeşi zor koşullar altında mücadele etmek zorunda kaldı.
Fahrelnissa Batı tarzında eğitim almıştı. O ve kız kardeşi Aliye, Fransız okullarına devam ederken aynı zamanda Türk kimlikleriyle de gurur duyuyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Fransız okulları aniden kapandı ve bu durum kız kardeşlerin pahalı özel okullara kaydolmasına yol açtı. Para kısıtlıydı ve iki kız okula yamalı giysiler ve eski ayakkabılarla gidiyordu. Fahrelnissa inisiyatif göstererek kartpostallar boyadı ve bunları sanat ve okul malzemeleri satın almak için yerel bir dükkanda sattı.
Fahrelnissa, 18 yaşındayken çarşaf giymeyi bırakmaya karar verdi ve bundan altı yıl sonra Türkiye’de çarşaf zorunluluğu kalktı. Genç kadın 1919’da İstanbul Kadın Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydoldu. İzzet Melih Devrim’in kendisiyle tanışmak istemesi üzerine oldukça heyecanlandı. Fahrelnissa, Devrim’in romanlarına hayrandı ve 1920’de evlendiklerinden kısa süre sonra ilk erkek çocukları dünyaya geldi. Ancak oğulları iki yaşındayken kızıldan öldü. 1923’te ise oğulları Nejad dünyaya geldi. Devrim ‘in ilk evliliğinden Remide adında bir kızı vardı ve bu kız, yirmi yıl sonra Fahrelnissa’nın kariyerinde önemli bir oynadı.
Fahrelnissa’nın Devrim ile olan istikrarsız evliliği, onun için büyük bir depresyon ve kaygı kaynağıydı. Devrim’in sadakatsizliği nedeniyle çift giderek şiddetlenen kavgalar ediyorlardı. Avrupa gezileri, kocasının sadakatsizliklerini görmezden gelmesine bir süreliğine olanak tanıdı ve buralarda yaptığı müze gezilerini günlüklerinde belgeledi.
Sanatçı 1928’de Paris’teki Academie Ranson’a kaydoldu ve burada daha önce incelediği Avrupa üsluplarından son derece farklı bir sanat dünyası keşfetti. 1929’da İstanbul’a dönünce Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydoldu.
1934’te kocasının sadakatsizliklerine daha fazla dayanamayan sanatçı, boşandı. O zamanlar için alışılmadık bir durum olan bu eylem, onun gücünün ve bağımsızlığının bir yansımasıydı. Boşanması kesinleştikten sonra Fahrelnissa, Haşimi hanedanının üyesi olan Prens Zeid bin Hüseyin ile Atina’da tanıştı ve burada evlendi. Böylece Fahrelnissa prenses ve diplomat eşi oldu.
1935’te Prens Zeid, Irak’ın Almanya büyükelçisi olarak atandı ve Berlin’e taşındılar. Burada Fahrelnissa, toplum tarafından büyük ilgi gördü ve sevildi. Öte yandan sanata olan tutkusu ve aldığı dersler sayesinde çok sevdiği sanattan da geri kalmadı. Almaya’nın Avusturya’yı Hitler yönetimine ilhak etmesi üzerine Prens Zeid’in görevi yarıda kesildi ve Bağdat’a çağırıldı.
Fahrelnissa, 1938’den itibaren on yıl boyunca sürecek olan büyük bir depresyonun pençesine düştü. Hasta olduğundan emin, Paris’e gitti ve hastaneye yatırıldı. İyileştikten sonra İstanbul’ döndü ancak kısa bir süre sonra yine buhranlar yaşamaya başlayınca kendini Budapeşte’deki bir sanatoryuma kapattı. Orada resim yaptığı bir daire kiraladı ve çalışmaları onu tatmin ediyordu ancak başka bir hastaneye yattıktan sonra intihara teşebbüs etti ve İstanbul’a gönderildi.
Fahrelnissa 1940 yılında İstanbul’a dönerken, Budapeşte’de yaptığı on adet tablosu trende çalındı. Bazılarını yeniden yaptı ancak elinde yalnızca bir tanesi kaldı. İstanbul’da kalmaya karar veren sanatçı, eski kocası Devrim’in kızıyla olan iletişimini sürdürdü. Devrim’in damadı olan gazeteci Fikret Adil, bir ziyaretinde Zeid’in resimlerini gördü ve toplumun önde gelen sanatçı ve düşünürleriyle tanıştırdı. Karma sergilere katıldı ve ilk kişisel sergisini 44 yaşında açtı.
40’lı yıllarda İstanbul’daki haftalık olarak sanatçılar, şairler ve aydınlara ev sahipliği yaptığı 12 odalı bir daireyi stüdyo olarak kullandığı ve aralıksız resim yaptığı 3 odalı bir daire daha kiraladı. Doktorları depresyonuna ve yaşadığı sinir krizlerine çözüm olması amacıyla resim yapmasını önerdiler. Ürettiği tabloların çokluğunu gören Adil, onu ilk kişisel sergisini açması için teşvik etti.
1946’da Prens Zeid, Irak’ın İngiltere büyükelçisi olarak atandı ve çift, Londra’da yeni bir sayfa açtı. Fahrelnissa, elçilikte bir stüdyo kurdu ve burada Henry Moore, Marc Chagall, Lee Miller ve Roland Penrose gibi sanatçı ve entelektüellerin ilgisini çeken salonlara ev sahipliği yaptı ve çalışmalarını Londra’da sergiledi. Ayrıca Paris’te bir stüdyo kurdu ve kendini Fransız sanat çevresine kaptırarak Gertrude Stein, Serge Poliskoff ve Sonia Delaunay ile arkadaş oldu. Paris-Londra arasında yaşarken çalışmalarını gören Fransız eleştirmenler, sanatçıyı Fransız galerilerinde sergi açmaya davet etti. Irakta’ki 1958 darbesi sebebiyle, Prens Zeid’in büyükelçilik görevi sonlandı. Çift mütevazi bir daireye taşındı ve Fahrelnissa bir süre resme ara verdi. 1969’da Paris’e taşındıkları yıl Prens Zeid hayatını kaybetti.
1975 yılında, 74 yaşındayken, Paris’ten ayrılan Fahrelnissa, Amman’a taşındı. Bir ev kurdu ve bir grup genç kadına ders verdi. Dersler gayri resmi olsa da Fahrelnissa, Ürdün’deki sanat ortamının gelişmesine önemli katkılarda bulundu. 1991’deki ölümüne kadar çalışmaya ve öğretmeye devam etti.